15 Eylül 2010 Çarşamba
Topraksız tarımda Ph ayarlama
Topraksız tarımda besin çözeltisinin pH derecesinin ne kadar önemli olduğunu, bitkiler için hayati derecede önem taşıdığını daha önceki yazılarımızda sizlere aktarmıştık. Bu yazıda ise size pH ayarlama teknikleri hakkında bilgi aktaracağız.
Hobi olarak topraksız tarımla uğraşanların ph ayarlaması için başvuracağı birkaç yöntem mevcut.
En gözde olan yöntem ise fosforik asit kullanmak. Genellikle ph derecesi bizim kontrolümüz dışında yükseldiği için bu yüksek pH derecesini düşürmek için fosforik asit kullanılabilir.
Nadir de olsa ph derecesi düşer ise bu seferde pH derecesini yükseltecek potasyum hidroksit e ihtiyaç vardır. Potasyum hidroksit bazik yapısı sayesinde çözeltinin ph derecesini yükseltir.
Bu her iki kimyasal bileşim de sınırlar içinde kullanıldığı taktirde güvenlidir. Fakat ne şartla olursa olsun gözlerler, deri ile temas ettirilmemeli, solunmamalı ve ayrıca içilmemelidir.
Piyasada hazır olarak satılan ph düşürücü yada arttırıcı maddeler genellikle seyreltilmiş bu asitik yada alkali çözeltilerden oluşmaktadır. Bunlar çözeltinin derecesini sınırlı bir şekilde düşürmekte yada yükseltmektedir. Fakat eğer saf olarak yukarıda saydığımız bileşikleri direkt olarak kullanırsanız o zaman önemli ph düşüş veya yükselişleri yaşayabilirsiniz.
Bu yazılanların dışında diğer bazı kimyasallar da ph ayarlama için kullanılabilir.
Nitrik asit ve sülfürik asit pH ı düşürmek için kullanılabilir fakat bu 2 kimyasal da fosforik asitten çok daha kuvvetli ve insan sağlığı için tehlikelidir.
Ayrıca bitki bazlı olan sitrik asit de özellikle organik topraksız tarım için ph düşürücü olarak kullanılabilir. Örneğin Turunçgiller içerisinde bol miktarda sitrik asit bulunur. Eğer besin çözeltisine limon sıkarsanız ph ın düştüğüne şahit olacaksınız.
Besin çözeltisini hazırlarken öncelikle besin maddelerini suya eklemeliyiz, ardından ise pH ölçümünü gerçekleştirmeliyiz. Ölçtüğümüz pH derecesine göre ph düşürücü yada yükseltici kimyasalları çok az miktarda ekleyerek ph ı ayarlamalıyız. Besin çözeltisinin pH ı asitik olduğu için besin maddeleri suya eklenince suyun ph ı düşer.
Topraksız tarımda çözeltimizin Ph derecesi sürekli ve düzenli aralıklarla kontrol edilmelidir. Burada bizim size tavsiyemiz mümkün olduğunca az kimyasal kullanıp, ph ınızı hergün ayarlamanızdır.
Hobi olarak topraksız tarımla uğraşanların ph ayarlaması için başvuracağı birkaç yöntem mevcut.
En gözde olan yöntem ise fosforik asit kullanmak. Genellikle ph derecesi bizim kontrolümüz dışında yükseldiği için bu yüksek pH derecesini düşürmek için fosforik asit kullanılabilir.
Nadir de olsa ph derecesi düşer ise bu seferde pH derecesini yükseltecek potasyum hidroksit e ihtiyaç vardır. Potasyum hidroksit bazik yapısı sayesinde çözeltinin ph derecesini yükseltir.
Bu her iki kimyasal bileşim de sınırlar içinde kullanıldığı taktirde güvenlidir. Fakat ne şartla olursa olsun gözlerler, deri ile temas ettirilmemeli, solunmamalı ve ayrıca içilmemelidir.
Piyasada hazır olarak satılan ph düşürücü yada arttırıcı maddeler genellikle seyreltilmiş bu asitik yada alkali çözeltilerden oluşmaktadır. Bunlar çözeltinin derecesini sınırlı bir şekilde düşürmekte yada yükseltmektedir. Fakat eğer saf olarak yukarıda saydığımız bileşikleri direkt olarak kullanırsanız o zaman önemli ph düşüş veya yükselişleri yaşayabilirsiniz.
Bu yazılanların dışında diğer bazı kimyasallar da ph ayarlama için kullanılabilir.
Nitrik asit ve sülfürik asit pH ı düşürmek için kullanılabilir fakat bu 2 kimyasal da fosforik asitten çok daha kuvvetli ve insan sağlığı için tehlikelidir.
Ayrıca bitki bazlı olan sitrik asit de özellikle organik topraksız tarım için ph düşürücü olarak kullanılabilir. Örneğin Turunçgiller içerisinde bol miktarda sitrik asit bulunur. Eğer besin çözeltisine limon sıkarsanız ph ın düştüğüne şahit olacaksınız.
Besin çözeltisini hazırlarken öncelikle besin maddelerini suya eklemeliyiz, ardından ise pH ölçümünü gerçekleştirmeliyiz. Ölçtüğümüz pH derecesine göre ph düşürücü yada yükseltici kimyasalları çok az miktarda ekleyerek ph ı ayarlamalıyız. Besin çözeltisinin pH ı asitik olduğu için besin maddeleri suya eklenince suyun ph ı düşer.
Topraksız tarımda çözeltimizin Ph derecesi sürekli ve düzenli aralıklarla kontrol edilmelidir. Burada bizim size tavsiyemiz mümkün olduğunca az kimyasal kullanıp, ph ınızı hergün ayarlamanızdır.
12 Eylül 2010 Pazar
PH neden önemlidir ?
Topraksız tarımda pH son derece önem taşımaktadır. Bu yazı altında bunun önemini inceleyeceğiz.
Topraksız tarımda besin maddeleri belli bir pH derecesi içerisindeki besin çözeltisinden temin edilir. Bu çözeltinin pH derecesine göre bitkinin belli başlı bazı elementleri emme yetisi de artar yada azalır. İşte tam bu noktada pH ın derecesi çok önemlidir.
Uygun pH derecesi bitkiden bitkiye farklılık gösterir. Fakat bir çok bitki hafif asitik ortam olan ph 5,5 ile 6,0 dereceleri arasında en iyi yetişme ortamına kavuşurken, pH 5 ile 7,5 arasında ise canlı kalabilir.
Ph 7,3-8,0 arasında çözeltinin içerisindeki demirin neredeyse yarısı çökelir, dolayısıyla bitkiler demiri kullanamaz. Bitkilerin bu çözeltideki besinleri tam olarak kullanabilmesi için çözeltideki bu makro ve mikro elementlerin sıvı içerisinde homojen olarak çözünmesi gerekmektedir. Eğer çözünmez ise bu durumda elementler ve besin maddeleri bitkiye geçemeyeceği için bitki yaşamını sürdüremez.
Hangi pH aralığında hangi element in emiliminin arttığı ile ilgili grafiği daha önceki bir yazımızda vermiştik. Bu yazıya ulaşmak için buraya tıklayınız.
pH ile ilgili diğer yazı için ise buraya tıklayınız
Topraksız tarımda besin maddeleri belli bir pH derecesi içerisindeki besin çözeltisinden temin edilir. Bu çözeltinin pH derecesine göre bitkinin belli başlı bazı elementleri emme yetisi de artar yada azalır. İşte tam bu noktada pH ın derecesi çok önemlidir.
Uygun pH derecesi bitkiden bitkiye farklılık gösterir. Fakat bir çok bitki hafif asitik ortam olan ph 5,5 ile 6,0 dereceleri arasında en iyi yetişme ortamına kavuşurken, pH 5 ile 7,5 arasında ise canlı kalabilir.
Ph 7,3-8,0 arasında çözeltinin içerisindeki demirin neredeyse yarısı çökelir, dolayısıyla bitkiler demiri kullanamaz. Bitkilerin bu çözeltideki besinleri tam olarak kullanabilmesi için çözeltideki bu makro ve mikro elementlerin sıvı içerisinde homojen olarak çözünmesi gerekmektedir. Eğer çözünmez ise bu durumda elementler ve besin maddeleri bitkiye geçemeyeceği için bitki yaşamını sürdüremez.
Hangi pH aralığında hangi element in emiliminin arttığı ile ilgili grafiği daha önceki bir yazımızda vermiştik. Bu yazıya ulaşmak için buraya tıklayınız.
pH ile ilgili diğer yazı için ise buraya tıklayınız
Etiketler:
besin eksikliği
,
ph
11 Eylül 2010 Cumartesi
Akarlarla (Kırmızı Örümceklerle) mücadele yöntemleri
Kırmızı örümceklerle mücadele 3 kısımda incelenebilir.
Kimyasal,
Biyolojik,
Kültürel,
Kimyasal mücadele:
Kırmızı örümceklere karşı kış mücadelesi önerilmemesine karşın diğer zararlılara karşı kış mücadelesi yapıldığı zaman bu mücadele, kışı yumurta halinde geçiren Avrupa kırmızı örümceği ve Kahverengi örümceğine de etkili olmaktadır.
Kırmızı örümceklerin yani akarların kimyasal mücadelesine karar verebilmek ve ilaçlama zamanını doğru bir şekilde belirleyebilmek için, bitkilerdeki kırmızı örümcek yoğunluğunun belirlenmesi gerekir. Ayrıca doğal düşmanlarının nüfusunun da saptanması gerekir. Bunun için bahçelerde kırmızı örümcek sayımları yapılmalıdır. Bu amaçla, bahçeyi örnekleyecek şekilde, yani temsil edecek şekilde seçilen 10 ağaçtan koparılan 100 yaprakta periyodik olarak sayım yapılmalıdır. Yapılan sayımlarda, yaprak başına ortalama 3-5 adetin üzerinde kırmızı örümcek bulunması ve doğal düşmanların etkinliğinin çok düşük olması durumunda ilaçlama yapılabilir.
Akarların mücadelesinde kullanılacak ilaçlar ve dozları aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.
Biyolojik mücadele:
Doğada akarların çok etkili düşmanları bulunmaktadır. Bunlardan bazıları ve en önemlileri şunlardır.
Predatör akarlar :
Typhlodromus pyri Scheuten (Acarina:Phytoseiidae)
Euseius finlandicus Oudemans (Acarina:Phytoseiidae)
Kampimodromus aberrans (Oudemans) (Acarina:Phytoseiidae)
Anthoseius recki (Wainstein)(Acarina:Phytoseiidae)
Typhlodromus spp. (Acarina:Phytoseiidae)
Amblyseius spp. (Acarina:Phytoseiidae) (Şekil 20)
Phytoseius spp. (Acarina:Phytoseiidae)
Phytoseiulus persimilis Athias-Henriot (Şekil 21)
Predatör böcekler:
Chrysoperla carnea Sth. (Neur.:Crysopidae)
Stethorus punctillum Ws. (Col.:Coccinellidae)
Atractotomus mali (Het.:Miridae)
Orius spp. (Het.:Anthocoridae) (Şekil 22)
Scolothrips longicornis (Thys.:Thripidae) (Şekil 23)
Burada adı geçen doğal düşmanları korumak ve desteklemek suretiyle etkinlikleri artırılmalıdır. Bunun için, yararlılara zararsız veya az zararlı olan seçici ilaçlar tercih sebebi olmalıdır. İlaçlama zamanları, bunların en az zarar göreceği şekilde ayarlanmalıdır. Bu yararlılar, yoğun olarak bulunduğu bahçelerden toplanarak bulunmadığı veya az bulunduğu bahçelere bulaştırmak suretiyle biyolojik mücadelede kullanılmalıdır. Ayrıca, S.punctil-lum, T.pyri, Orius sp. ve S.longicornis gibi predatörler, insektaryum ve laboratuvarda kitle halinde üretilerek, kiraz bahçelerine salınmak suretiyle biyolojik mücadelede kullanılabilir.
Kültürel önlemler:
Kışın veya erken ilkbaharda, ağaçların kökboğazı ve gövdelerindeki kavlamış olan kabuklar kaldırılarak, altında kışlayan akarların ölmesi sağ-lanmalıdır. Yere dökülen yapraklar toplanarak, bahçeden uzaklaştırılmalıdır. Bahçenin bakım işlemleri uygun olarak yapılmalıdır.
Kimyasal,
Biyolojik,
Kültürel,
Kimyasal mücadele:
Kırmızı örümceklere karşı kış mücadelesi önerilmemesine karşın diğer zararlılara karşı kış mücadelesi yapıldığı zaman bu mücadele, kışı yumurta halinde geçiren Avrupa kırmızı örümceği ve Kahverengi örümceğine de etkili olmaktadır.
Kırmızı örümceklerin yani akarların kimyasal mücadelesine karar verebilmek ve ilaçlama zamanını doğru bir şekilde belirleyebilmek için, bitkilerdeki kırmızı örümcek yoğunluğunun belirlenmesi gerekir. Ayrıca doğal düşmanlarının nüfusunun da saptanması gerekir. Bunun için bahçelerde kırmızı örümcek sayımları yapılmalıdır. Bu amaçla, bahçeyi örnekleyecek şekilde, yani temsil edecek şekilde seçilen 10 ağaçtan koparılan 100 yaprakta periyodik olarak sayım yapılmalıdır. Yapılan sayımlarda, yaprak başına ortalama 3-5 adetin üzerinde kırmızı örümcek bulunması ve doğal düşmanların etkinliğinin çok düşük olması durumunda ilaçlama yapılabilir.
Akarların mücadelesinde kullanılacak ilaçlar ve dozları aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.
Etkili madde adı ve oranı | Formülasyon Tipi | Doz (Preparat/100 lt su) |
Öncelikli olarak tavsiye edilen ilaçlar | ||
Kükürt, % 80 | WP | 400 g |
Bromopropylate, 500 g / l | EC | 100 ml |
İkinci derecede tavsiye edilen ilaçlar | ||
Fenbutation oxide, 500 g / l | SC | 30 ml |
Dicofol, 195 g/l | EC | 150 ml |
Quinomethionate, %25 | WP | 40 g |
Cyhexatin, %25 | WP | 125 g |
Cyhexatin, 632 g / l | FL | 50 ml |
Tebufenapyrad, %20 | WP | 37.5 g |
Formothion, 336 g / l | EC | 150 m |
Biyolojik mücadele:
Doğada akarların çok etkili düşmanları bulunmaktadır. Bunlardan bazıları ve en önemlileri şunlardır.
Predatör akarlar :
Typhlodromus pyri Scheuten (Acarina:Phytoseiidae)
Euseius finlandicus Oudemans (Acarina:Phytoseiidae)
Kampimodromus aberrans (Oudemans) (Acarina:Phytoseiidae)
Anthoseius recki (Wainstein)(Acarina:Phytoseiidae)
Typhlodromus spp. (Acarina:Phytoseiidae)
Amblyseius spp. (Acarina:Phytoseiidae) (Şekil 20)
Phytoseius spp. (Acarina:Phytoseiidae)
Phytoseiulus persimilis Athias-Henriot (Şekil 21)
Predatör böcekler:
Chrysoperla carnea Sth. (Neur.:Crysopidae)
Stethorus punctillum Ws. (Col.:Coccinellidae)
Atractotomus mali (Het.:Miridae)
Orius spp. (Het.:Anthocoridae) (Şekil 22)
Scolothrips longicornis (Thys.:Thripidae) (Şekil 23)
Burada adı geçen doğal düşmanları korumak ve desteklemek suretiyle etkinlikleri artırılmalıdır. Bunun için, yararlılara zararsız veya az zararlı olan seçici ilaçlar tercih sebebi olmalıdır. İlaçlama zamanları, bunların en az zarar göreceği şekilde ayarlanmalıdır. Bu yararlılar, yoğun olarak bulunduğu bahçelerden toplanarak bulunmadığı veya az bulunduğu bahçelere bulaştırmak suretiyle biyolojik mücadelede kullanılmalıdır. Ayrıca, S.punctil-lum, T.pyri, Orius sp. ve S.longicornis gibi predatörler, insektaryum ve laboratuvarda kitle halinde üretilerek, kiraz bahçelerine salınmak suretiyle biyolojik mücadelede kullanılabilir.
Kültürel önlemler:
Kışın veya erken ilkbaharda, ağaçların kökboğazı ve gövdelerindeki kavlamış olan kabuklar kaldırılarak, altında kışlayan akarların ölmesi sağ-lanmalıdır. Yere dökülen yapraklar toplanarak, bahçeden uzaklaştırılmalıdır. Bahçenin bakım işlemleri uygun olarak yapılmalıdır.
Etiketler:
akar
,
zararlılar
10 Eylül 2010 Cuma
Tarım zararlıları : Yassı Akarlar - Cenopalpus pulcher
Yassı akarların ergin dişilerde vücut yassı ve oval bir şekildedir. Renkleri, kiremit kırmızısı ya da daha koyudur. Yaz dişileri, açık kırmızı renkte ve siyah lekelidir olup kış dişileri ise daha koyu renklidir. Sırt bölgesinde vücudunu enine ikiye ayıran bariz bir çizgi vardır. Sırtında bulunan kıllar ise diken şeklinde olup kısadır. Bacakları kısa, boğumları küt şekildedir. Erkeklerin vücudu ince ve karın kısımları uzundur. Renkleri açık kırmızıdır. Kışın erkeklere rastlanmaz. Yumurtaları uzunca oval, ön tarafı basık fıçı şeklinde ve kiremit kırmızı renktedir.
Yetişkinler diğer kırmızı örümcek(Cenopalpus pulcher) türlerine göre çok yavaş hareket ederler. Bu örümcek türü, yapraklarda çok az ağ örer. Yassı akarlar kışı döllenmiş dişi halinde, meyve ağaçlarının 2-3 yıllık dalları üzerindeki tomurcukların pulları arasında, odun ve meyve gözleri etrafında, sürgünlerin boğumlarında, 25-125 adetlik kümeler halinde geçirir. Bu kümeler dallarda kırmızı bir leke gibi görülür.
Kışı Yassı akardan başka, ince dallar üzerinde açıkta geçiren bir akar türü yoktur. Kışlayan dişiler nisan ayının ortasından itibaren yumurta bırakmaya başlar. Bu tür, yumurtalarını dal üzerinde odun gözünün etrafına ve altına bırakırlar. Daha sonra yapraklara geçer ve alt yüzünde damarlar boyunca yumurta bırakır. Yumurtalar mayıs ayı sonu veya haziran ayının ilk haftasından itibaren açılmaya başlar. Yumurtadan çıkan larvalar yapraklarda beslenerek zarar yapar. Sonbaharda çiftleştikten sonra erkekleri ölür. Yılda 4-5 döl verir. Yapraklar dökülünce, ekim ayından itibaren dişiler dallara çekilmeye başlar.
Yetişkinler diğer kırmızı örümcek(Cenopalpus pulcher) türlerine göre çok yavaş hareket ederler. Bu örümcek türü, yapraklarda çok az ağ örer. Yassı akarlar kışı döllenmiş dişi halinde, meyve ağaçlarının 2-3 yıllık dalları üzerindeki tomurcukların pulları arasında, odun ve meyve gözleri etrafında, sürgünlerin boğumlarında, 25-125 adetlik kümeler halinde geçirir. Bu kümeler dallarda kırmızı bir leke gibi görülür.
Kışı Yassı akardan başka, ince dallar üzerinde açıkta geçiren bir akar türü yoktur. Kışlayan dişiler nisan ayının ortasından itibaren yumurta bırakmaya başlar. Bu tür, yumurtalarını dal üzerinde odun gözünün etrafına ve altına bırakırlar. Daha sonra yapraklara geçer ve alt yüzünde damarlar boyunca yumurta bırakır. Yumurtalar mayıs ayı sonu veya haziran ayının ilk haftasından itibaren açılmaya başlar. Yumurtadan çıkan larvalar yapraklarda beslenerek zarar yapar. Sonbaharda çiftleştikten sonra erkekleri ölür. Yılda 4-5 döl verir. Yapraklar dökülünce, ekim ayından itibaren dişiler dallara çekilmeye başlar.
Etiketler:
akar
,
zararlılar
8 Eylül 2010 Çarşamba
Tarım zararlıları : Kahverengi Örümcek - Bryobia rubrioculus (Scheut.)
Yetişkinlerin sırt bölgeleri düz ve karın bölgeleri ise şişkindir. Kırmızı, kahve ve yeşil karışımı renktedir. Sırt bölglerinde enine, belirgin bir çizgi bulunur. Bu ayırt edilmesinde önemli bir özelliktir. Vücut kılları yelpaze şeklinde olup ön bacakları, diğer bacaklarına göre çok daha uzundur. Larvalar yuvarlak yapılı ve kırmızı renklidir. Yumurtaları bilye şeklinde ve kırmızı renklidir.
Kış aylarında, dal çatlakları ve sürgün boğumlarında kümeler halinde bulunur. Bu türün erkekleri yoktur ve döllenmeden çoğalmaları söz konusudur. Yapraklarda ağ yapmaz.
Kahverengi örümcek (Bryobia rubrioculus), kış mevsimini yumurta halinde, daha çok 1-2 yıllık dalların üzerindeki tomurcukların etrafında ve yaprak gözleri civarında geçirir. Yoğunluğun fazla olduğu ağaçlarda, kışlayan yumurtaların bulunduğu dallar pas renginde görünür. Yumurtalar hava koşullarına göre, mart sonu-nisan başından itibaren açılmaya başlar. Yumurtadan çıkan larvalar yaprakda beslenir. Yetişkinler genellikle ağaç dalları üzerinde bulunur. Yılda 3-4 döl verirler.
Kış aylarında, dal çatlakları ve sürgün boğumlarında kümeler halinde bulunur. Bu türün erkekleri yoktur ve döllenmeden çoğalmaları söz konusudur. Yapraklarda ağ yapmaz.
Kahverengi örümcek (Bryobia rubrioculus), kış mevsimini yumurta halinde, daha çok 1-2 yıllık dalların üzerindeki tomurcukların etrafında ve yaprak gözleri civarında geçirir. Yoğunluğun fazla olduğu ağaçlarda, kışlayan yumurtaların bulunduğu dallar pas renginde görünür. Yumurtalar hava koşullarına göre, mart sonu-nisan başından itibaren açılmaya başlar. Yumurtadan çıkan larvalar yaprakda beslenir. Yetişkinler genellikle ağaç dalları üzerinde bulunur. Yılda 3-4 döl verirler.
Etiketler:
akar
,
zararlılar
7 Eylül 2010 Salı
Tarım zararlıları : Avrupa Kırmızı Örümceği - Panonychus ulmi Koch.
Avrupa kırmızıörümceğinin ergin dişileri, yuvarlak biçimli, dolgun vücutlu ve koyu kırmızı renktedir. Sırt bölgesindeki kıllar, daire şeklinde ve beyaz renkli kabarcıklardan çıkar. Bu akar türünün erkekleri ise pembemsi ve gri renklidir. Yumurtalar soğan biçiminde olup kiremit kırmızısı renktedir. Diğer akarlardan farklı olarak yumurtanın ucunda bir sap bulunur ve üzeri, aşağıya doğru ince çizgilerle dilimlere ayrılmıştır. Larvaları, parlak kırmızı renklidir. Bu tür örümcekler yapraklarda ağ yapmaz.
Avrupa kırmızı örümceği kış aylarını, ağaçların dallarında yumurta halinde geçirir. Nisan ayının başından itibaren yumurtadan çıkan örümcek larvaları, taze sürgünlere saldırırlar. Kışlayan yumurtaların açılması, normal olarak bir ay içerisinde tamamlanır. Yılda 8-9 döl verir.
Avrupa kırmızı örümceği kış aylarını, ağaçların dallarında yumurta halinde geçirir. Nisan ayının başından itibaren yumurtadan çıkan örümcek larvaları, taze sürgünlere saldırırlar. Kışlayan yumurtaların açılması, normal olarak bir ay içerisinde tamamlanır. Yılda 8-9 döl verir.
Etiketler:
akar
,
zararlılar
6 Eylül 2010 Pazartesi
Tarım zararlıları : İki noktalı Kırmızı Örümcek - Tetranychus urticae Koch.
ki noktalı Kırmızı Örümceklerin yetişkin dişilerinin vücutları, yuvarlakça yapıdadır. Genellikle yeşilimsi sarı yada kahverengimsi yeşil renktedir. Yaz mevsimi yetişkinleri sonraları portakal veya kiremit rengine dönüşür. Sırtında, orta kısma yakın olan, iri ve siyah renkli iki benek bulunur. Bu özellikliğinden dolayı bu örümcek türü kolaylıkla tanınır. Bu 2 benek, çeşitli şekillerde olabilir. İki noktarlı kırmızı örümceklerde vücut kılları oldukça belirgin olup, deri üzerinden diken gibi tek tek çıkarlar. Yumurtalar açık sarı renkte, saydam ve yuvarlaktır. Yumurtaların açılmasına yakın zamanda, parlak sarı-yeşil bir renk alır. Yumurtadan yeni çıkan örümcek larvaları renksiz olup, üzerinde benek bulundurmaz. Beslenmeye başladıktan sonra vücudun her iki tarafında benekler belirir. Bu örümcek türü, yapraklarda yoğun ağ örer.
Akdiken akarları, kış mevsimini ağaçların gövdelerinde ve kök boğazlarında kabukların altında veya çatlaklarda, yere dökülmüş yaprakların ve otların altında uyuşuk olarak geçirir. Mart ayının ilk haftasından itibaren kışı geçirdikleri yerlerini terk ederek, yapraklara geçiş başlar. Bir dişi 100-200 civarında yumurta bırakabilir. Bu zararlı, yılda 10-21 döl verebilmektedir.
Akdiken akarları, kış mevsimini ağaçların gövdelerinde ve kök boğazlarında kabukların altında veya çatlaklarda, yere dökülmüş yaprakların ve otların altında uyuşuk olarak geçirir. Mart ayının ilk haftasından itibaren kışı geçirdikleri yerlerini terk ederek, yapraklara geçiş başlar. Bir dişi 100-200 civarında yumurta bırakabilir. Bu zararlı, yılda 10-21 döl verebilmektedir.
Etiketler:
akar
,
zararlılar
4 Eylül 2010 Cumartesi
Tarım zararlıları : Akdiken Akarı - Tetranychus viennensis Zacher
Akdiken Akarı :
Yetişkin dişi akdiken akarları kırmızı renkli, tombul ve oval yapılıdır. Sırtlarındaki kıllar diken biçiminde olup, kılın çıktığı yerde beyaz bir kabarıklık görülür. Bacaklarının boğum araları geniş ve sarı renktedir, ayrıca uzun bacaklıdır. Erkek akarların göğüs kısmı geniş olup, karın kısmı geriye doğru gittikçe sivrilir. Erkek akarların rengi, dişilerden farklı olarak, yeşil karışımı sarıdır ve sırtının iki yanında siyah benekler bulunur. Erkek akdiken akarı sadece yazın görülür. Diğer mevsimlerde gözükmez. Yumurtaları bilye şeklinde ve saydam olup, açılmasına yakın sarı krem rengine dönüşür. Akar larvaları yuvarlak şekillidir, ayrıca saydamdır. Bu tür, yapraklarda çok yoğun ağ örer.
Akdiken akarları, kış mevsimini ağaçların gövdelerinde ve kök boğazlarında kabukların altında veya çatlaklarda, döllenmiş dişi halinde geçirir. Çiftleşen dişi akarlar, eylül- ekim aylarında kışı geçirecekleri köşelerine çekilir. Önce ağaçların kabuklarının altlarına, ağaç çatlaklarına yerleşirler. Buna karşın kışı kabuk altlarında pek geçirmezler. Çoğunlukla kök boğazında, toprak içinde 5-10 cm derinliğe iner, toprak içerisindeki boşluklara grup halinde yerleşip, bu yerlere ağ örerler ve ağlar arasında kışı geçirirler. Nisanın ayının ortasından itibaren kışı geçirdikleri yerlerini terk ederek, yapraklara geçiş başlar. Yapraklarda beslenirler ve mayısın ilk haftasında yumurta bırakmaya başlarlar. Yumurtalarını damar üzerine ve damar boyunca bırakırlar. Bir dişi 60-120 adet civarında yumurta bırakabilir. Yumurtalar 5-7 gün içinde açılır. Yılda 9-10 döl verir.
Yetişkin dişi akdiken akarları kırmızı renkli, tombul ve oval yapılıdır. Sırtlarındaki kıllar diken biçiminde olup, kılın çıktığı yerde beyaz bir kabarıklık görülür. Bacaklarının boğum araları geniş ve sarı renktedir, ayrıca uzun bacaklıdır. Erkek akarların göğüs kısmı geniş olup, karın kısmı geriye doğru gittikçe sivrilir. Erkek akarların rengi, dişilerden farklı olarak, yeşil karışımı sarıdır ve sırtının iki yanında siyah benekler bulunur. Erkek akdiken akarı sadece yazın görülür. Diğer mevsimlerde gözükmez. Yumurtaları bilye şeklinde ve saydam olup, açılmasına yakın sarı krem rengine dönüşür. Akar larvaları yuvarlak şekillidir, ayrıca saydamdır. Bu tür, yapraklarda çok yoğun ağ örer.
Akdiken akarları, kış mevsimini ağaçların gövdelerinde ve kök boğazlarında kabukların altında veya çatlaklarda, döllenmiş dişi halinde geçirir. Çiftleşen dişi akarlar, eylül- ekim aylarında kışı geçirecekleri köşelerine çekilir. Önce ağaçların kabuklarının altlarına, ağaç çatlaklarına yerleşirler. Buna karşın kışı kabuk altlarında pek geçirmezler. Çoğunlukla kök boğazında, toprak içinde 5-10 cm derinliğe iner, toprak içerisindeki boşluklara grup halinde yerleşip, bu yerlere ağ örerler ve ağlar arasında kışı geçirirler. Nisanın ayının ortasından itibaren kışı geçirdikleri yerlerini terk ederek, yapraklara geçiş başlar. Yapraklarda beslenirler ve mayısın ilk haftasında yumurta bırakmaya başlarlar. Yumurtalarını damar üzerine ve damar boyunca bırakırlar. Bir dişi 60-120 adet civarında yumurta bırakabilir. Yumurtalar 5-7 gün içinde açılır. Yılda 9-10 döl verir.
Etiketler:
akar
,
zararlılar
3 Eylül 2010 Cuma
Topraksız tarım ile GÜL yetiştiriciliği ve bükme uygulamaları
Özellikle 1970’li yıllarda ortaya çıkan enerji krizi sonucu, buhar ile toprak dezenfeksiyonu çok pahalı bir teknik haline gelmiş, kimyasal dezenfeksiyon ise yasaklanmaya başlanmış olduğu için topraksız yetiştiricilik ticari anlamda yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Zaman içerisinde diğer olumlu etkilerinin de fark edilmesiyle günümüze dek giderek yaygınlaşmıştır (Van Winden, 1988).
Ülkemizde gerçekleştirilen pek çok araştırmada; başlangıç maliyetinin daha az olması, sistemin daha kolay çalıştırılabilmesi ve kullanılan ortamın kök bölgesinde tampon görevi yapması sonucu yapılacak hatalara karşı daha fazla toleranslı olması nedeniyle, üretici bazında kullanım olanağı daha fazla olacağı düşünülen ortam kültüründe çeşitli ortamların tek başına veya karışım olarak kullanıldığı çalışmalar yürütülmüştür (Baş, 1991; Gül, 1991; Özgür, 1991; Abak ve ark., 1994; Çelikel, 1994; Varış ve Özüyaman, 1994; Paksoy, 1995; Şirin, 1995).
Ortam kültüründe kullanılan materyaller torf, talaş, ağaç kabuğu, çeltik kavuzu, yer fıstığı kabuğu gibi organik; çakıl, kum, kil, perlit, vermikulit, kaya yünü, volkan tüfü (pomza taşı), cam yünü, plastik köpük ve curuf gibi inorganik olabilir (Vendock, 1991;.Sevgican, 1999).
Carletti ve ark., (1992) tarafından Carambole gül çeşidi çam kabuğu, perlit ve kayayünü ortamlarında yetiştirilmiş, verim ve kalite açısından ortamlar arasında bir farklılık olmadığı saptanmıştır.
Kayayününde yetiştirilen Mercedes gül çeşidi 90-180-220-300 ppm N dozlarında beslenmiş, 180 ppm N dozunun en yüksek verimi vermesine karşın 300 ppm N dozuyla istatistiki anlamda bir farklılık oluşturmadığı belirlenmiştir (Hazan ve ark., 1994).
Urban ve ark. (1994) tarafından Sonia gül çeşidi kayayününde yetiştirilmiş, EC değerleriyle iklim değerlerinin su tüketimi üzerine etkisi belirlenmiştir. Sonuç olarak; su tüketiminde iklim koşullarının daha etkili olduğu saptanmıştır.
Kömür külüyle, ağaç kabuğu sırasıyla 3:1, 2:1, 1:1 oranlarında karıştırıldıktan sonra, 1:1 oranında karıştırılmış torf ve toprakla 1:1:1 oranında tekrar hazırlanıp karıştırılmıştır. Kontrol grubu olarak da 1:1:1 oranlarında toprak, kum ve torf karışımı hazırlanmıştır. Her bir ortamla doldurulmuş 19 litre hacimli saksılarda güllerden 1 yılda yetiştirme süresince 4 hasat alınmıştır. Kül ve ağaç kabuğu karışımlarının üçüncü ve dördüncü hasat döneminde kontrol ortamından daha iyi sonuç verdiği, bu ortamlarda borun arttığı, Mn ve Cu’ nun ise düştüğü belirtilmiştir. Yine bu ortamlarda bitkinin su ve gübre ihtiyacının daha fazla olduğu saptanmıştır. Adı geçen ortamların serada kesme gül yetiştiriciliğinde potansiyel ortam değerleri olarak ortaya çıktığı bildirilmiştir (Butler ve Bearce, 1995).
Gülde ortam kültürü 3, 10, 12, 30, litrelik saksılarda yürütülmüş, sonuçta; en yüksek kesme çiçek sayısı ve ağırlığınının 10 ve 30 litrelik hacimli saksılardan elde edildiği saptanmıştır (Bilindemon, 1998).
Cadahia ve ark. (1998) tarafından kum kültüründe 4 farklı gül çeşidinin bitki besin maddesi alımındaki farklılıkları ortaya koymak amacıyla yapılan çalışmada; çeşitlerin beslenme açısından farklı reaksiyonlar gösterdiği saptanmıştır. Çeşitlerin aynı besin solüsyonuyla beslendiği halde farklı oranlarda besin maddesi kaldırdığı tespit edilmiştir.
Lieth ve Kim (1999), kesme çiçek gül yetiştiriciliğinde optimum stratejileri belirlemek amacıyla yaptıkları bir araştırmada, geleneksel yetiştiricilik, bükme ve yetiştirme ortamlarını karşılaştırmıştır.
Kardinal ve Fire&Ice Gül Çeşitlerinden Gir Görünüm (orijinal) (Lieth, 1999)
Bükme metodu ile yetiştirilen bitkilerin geleneksel (bükülmeden, dikey terbiye edilen) metodla yetiştirilen bitkilerden daha uzun sap oluşturdukları, Kardinal gül çeşidinde cocopeat üzerinde bükme yapılarak yetiştirilen bitkilerde ortalama çiçek sapı uzunluğunun 64.9 cm ve m2’deki sürgün sayısının 284 adet, cocopeat üzerinde bükme yapılmadan yetiştirilen bitkilerde ise ortalama çiçek sapı uzunluğunun 56.1 cm, m2’deki sürgün sayısının ise 320 adet olduğu saptanmıştır. Fire&Ice çeşidinde cocopet üzerinde bükme yapılarak yetiştirilen bitkilerde ortalama sap uzunluğunun 76.1 cm, m2’deki sürgün sayısının 292 adet, cocopeat üzerinde bükme yapılmadan yetiştirilen bitkilerde ortalama çiçek sapı uzunluğu 56.1 cm ve m2’deki sürgün sayısının ise 537 adet olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak bükme işlemi ile daha kaliteli çiçeklerin elde edildiği, bükme yapılmayan bitkilerde ise verimliliğin daha fazla olduğu belirlenmiştir.
Maloupa ve ark., (1999), serada perlit-zeolit karışımları üzerinde yetiştirilen Madelon güllerinin verim ve kalitesini belirlemek amacıyla yaptığı bir araştırmada; 100:0, 25:75, 50:50 ve 75:25 oranlarında zeolit ve perlit içeren ortamlar kullanılmış, sonuçta; 25:75 oranındaki zeolit:perlit ortamının daha fazla sayıda çiçek ve çiçek sapı uzunluğu (>70 cm ve 50-60 cm) oluşturduğu saptanmıştır.
Okhawa ve ark., (1999), kesme gül yetiştiriciliğinde yetiştirme tekniklerinden bükme uygulamasının etkilerini belilemek amacıyla yaptıkları bir çalışmada; dip sürgünleri gelişmelerinin başlangıcında kıvırarak bükmüşler ve büküm yerinin altından büyüyen kalın sürgünleri ise kesme çiçek olarak hasat etmişlerdir. Bu sürgünler geleneksel metoda göre pinç alma yerine kesildiği için gül saplarının böylelikle daha kalın, daha uzun ve daha kaliteli olduğu belirlenmiştir. Bükme metodunun kullanılmasıyla bir bitkiden daha az sayıda gül kesilmesine rağmen birim alana düşen çiçek sayısının dikim sıklığının artırılmasıyla artırılabileceği, bükme metodu ile geleneksel metotlar karşılaştırıldığında, bükme uygulaması ile kesme gül yetiştiriciliği ve hasadının daha kolay olduğu belirtilmiştir.
Sarkka ve Rita (1999), Mercedes ve Frisco gül çeşitlerinde bükme uygulaması ve budamanın verim ve kalite üzerine etkilerini araştırmıştır. Dört haftalık bir dinlenme periyodundan sonra 1.5 yaşındaki Mercedes ve Frisco gül çeşitlerinde sürgünlerin bir kısmı budanmış, bir kısmı da aşağıya yatay bir şekilde bükülmüştür. Hasatta flaştaki kör sürgünlerin bir kısmı bükülmüş bir kısmı da kesilmiştir. Araştırmada beş flaş incelenmiş, birinci ve ikinci flaş (1 Şubat-20 Nisan) süresince ilave ışık verilmiştir. Sonuçta; birinci flaşta her iki çeşidin verimlerinin daha yüksek olduğu, kör sürgün oranının kışın bükme uygulanan bitkilerde budama yapılan bitkilerden daha düşük olduğu, toplam gelişen sürgün sayısının ise yetiştirme tekniğiyle az etkilendiği saptanmıştır. Bükme veya kör sürgünlerin kesilmesinin Mercedes çeşidinde verimi artırırken Frisco çeşidinde verimi artırmadığı, bükme ile çiçekli sürgünlerin yüksekliğinin, bazı flaşlarda ise ticari verim kalitesinin arttığı belirlenmiştir. Mercedes çeşidinde budama ile sadece birinci flaştaki ilk çiçeklenmede kışın bükülen bitkilerden daha fazla verim alındığı, yetiştirme metodunun ise her iki çeşidin vazo ömrünü etkilemediği saptanmıştır. Zorlamanın başlangıcında kışın bükülen sürgünlerin faydalı olduğu, uzun saplı sürgünler arzu edildiğinde Mercedes gibi daha zayıf gelişen çeşitler için hasatta kör sürgünlerin bükülmesinin faydalı olacağı belirtilmiştir.
Ortam kültürü ya kullanılan ortamların ya da ortamların konulduğu yerlerin adıyla anılır. Örneğin; kum kültürü, çakıl kültürü, kaya yünü kültürü, torf kültürü veya yatak kültürü, paket kültürü, torba kültürü ve saksı kültürü şeklinde isimlendirilir. Genelde ortam kültüründe sistemlerin kurulması ve çalıştırılması daha kolaydır. Besin eriyiği açık sistem şeklinde verildiği için ve drene olan besin solüsyonu atıldığından dolayı konsantrasyon ve besin dengeleri her uygulamada aynıdır (Sevgican, 1999).
Akat (2001), örtüaltı gül yetiştiriciliğinde farklı yetiştirme ortamlarının gelişme ve çiçek verimi üzerine ektilerini araştırmıştır. Araştırmada; Smart gül çeşidi ve yetiştirme ortamı olarak da 4 ortam (çam kabuğu, pomza (0-7 mm), 1:1 torf+perlit ve 1:1:1: oranlarında torf+perlit karışımı+pomza+çam kabuğu=karışım) kullanılmıştır. Vegetatif dönemde karışım ve torf+perlit ortamında yetişen bitkilerin daha erken gelişerek, bükme işlemine geldiği saptanmıştır. Çiçek sapı uzunlukları 29.5-52.0 cm arasında değişim göstermiş, çiçek verimi bakımından ise ortamlar arasında % 5’e göre farklılık saptanmıştır. Maksimum toplam çiçek verimi 9.13 adet/bitki ile torf+perlit ortamından elde edilmiş, bunu karışım ortamı 8.40 adet/bitki ile izlemiştir. Sonuç olarak; tüm ortamların karışımı ve torf+perlit karışım ortamlarının ilk gelişim döneminden itibaren bitki gelişimi, kalite kriterleri ve verim bakımından diğer ortamlardan daha iyi sonuç verdikleri belirlenmiştir.
Hoog ve ark (2001), güllerin verim ve kalitesi üzerine bitki sıklığı, bükme ve hasat metotlarının etkilerini araştırmıştır. Araştırıcılar, Hollanda’daki modern gül üreticilerinin gittikçe artan bir oranda yüksek sistemleri kullanmaya başladıklarını, bu sistemde bitkilerin toprak seviyesinin üzerinde suni kök ortamlarında yetiştirildiklerini bildirmişlerdir. Bükülen dallar için boş alan yaratıldığı ve çalışma şartlarının iyileştirildiği belirtilmiştir. Bu sistemin kullanılmasıyla yetiştiricilerin alışık oldukları bitki şeklinin dışında yeni bir şekil oluştuğu, hasadın bitkinin sap dibine yakın veya çok yakın yapıldığında gülün tacının oldukça küçük kaldığı bildirilmiştir. Hollanda’da kullanılan yetiştirme sistemlerinde dalların düzenli olarak büküldüğü, bükmenin ise bitkinin ışıktan faydalanmasını artırdığı bildirilmiştir. Daha fazla ve düzenli bükülen dalların çeşitlere göre farklılık göstermesine rağmen daha az sayıda verim verdiği fakat güllerin ortalama sap ağırlıklarının ise daha yüksek olduğu saptanmıştır. Verimin (kg/m2) çeşitlere göre farklılık gösterdiği, bükmenin etkisinin ise sadece Frisco çeşidinde gözlendiği, Yaprak Alan Indeksinin (Leaf Area Index=LAI) bitki başına ve sezona göre farklılık gösterdiği ve her zaman bükmeyle etkilenmediği tespit edilmiştir. Bükülen dallar üzerindeki yaprakların daha yüksek bir fotosentetik fotosistem 2 etkisi gösterdiği, (fotosistem 2 olmazsa bitkiler gıda üretemez) bükülen saplar üzerindeki yaprakların hasat edilebilir dik saplar üzerindeki yaprakların sıcaklığından yaklaşık 1oC daha düşük olduğu saptanmıştır.
Lieth ve Kim (2001) tarafından yapılan bir araştırmada; , Rosa hybrida “Kardinal” ve “Fire&Ice” gül çeşitlerinin kesme çiçek verimleri tansiyometreye dayalı bir sulama sistemi ile sulanan cocopeat ve geleneksel UC karışım ortamları ile bükme ve geleneksel taç sistemleri arasında karşılaştırılmıştır. Verimlilik ve kaliteyi belirlemek amavıyla Eylül 1997’den Ağustos 1999’a kadar bütün hasat edilebilir çiçekli sürgünlerin sayısı ve uzunluğu ölçülmüş, sürgün bükmenin her iki çeşitte de hasat edilebilir sürgün sayısını azalttığı, ortalama çiçek sapı uzunluğu ve kuru madde oranını ise artırdığı saptanmıştır. Cocopeat’te yetiştirilen Fire&Ice bitkileri UC karışımında yetiştirilen bitkilerden daha fazla sayıda hasat edilebilir çiçekli sürgün verirken, Kardinal çeşidinde ise her iki uygulama arasında hasat edilebilir sürgün sayısında herhangi bir farklılık göstermediği belirlenmiştir. Her iki çeşidin cocopeat ve UC karışım ortamlarında sap uzunluğu ve kuru madde oranı bakımından farklılık göstermediği belirlenmiştir. Yapılan ekonomik değer analizinde Fire&Ice çeşidinde sürgün bükmeyle oluşan sap uzunluklarındaki artışın birim alandaki sürgün sayısındaki azalmadan dolayı meydana gelen ekonomik kaybı dengelemediği, Kardinal çeşidinde ise bükülen ve bükülmeyen sürgünler arasında ekonomik açıdan önemli bir farklılık olmadığı saptanmıştır. Bir çok gül üreticisi tarafından yaygın olarak kullanılan bükme tekniği ve cocopeat ortamı kombinasyonunun diğer uygulama kombinasyonları üzerinde ekonomik açıdan önemli iyileştirmeler meydana getirmediği, bununla birlikte kısa saplı güllerin arzu edilmediği pazarlarda ekstra ve uzun saplı güllerin önemli bir değer kazandığı ve böylece bükme ile daha yüksek bir kazanç elde edilebileceği belirtilmiştir.
Maloupa ve ark. (2001), iki gül çeşidinin verim ve kalitesini belirlemek amacıyla yaptıkları bir araştırmada; cocopeat, perlit-cocopeat (3:1) ve perlit-zeolit (3:1) ortamları üzerinde Bianca ve First Red gül çeşitlerini yetiştirmiştir. Sonuçta; kullanılan üç yetiştirme ortamı ve iki çeşidi arasında farklılıklar saptandığı, First Red çeşidinin cocopeat ve cocopeat-perlit karışımı üzerinde daha iyi çiçek kalitesi verirken, Bianca çeşidinin perlit-cocopeat ve perlit-zeolit ortamları üzerinde daha verimli olduğu saptanmıştır. Farklı ortamlar üzerinde yetiştirilen bitkiler arasında ise fizyolojik parametrelerde önemli farklılıklar bulunmadığı belirtilmiştir.
Pien ve ark., (2001), bükülen gül sürgünlerinde yaprak alan indeksinin optimizasyonunu araştırmıştır. Kesme gül yetiştiriciliğinde bükme tekniğinin çiçeklenen gül sürgünlerinin verim ve kalitesini artırdığından dolayı bu uygulamanın büyük bir başarı sağladığı, bu başarının genellikle bükülen sürgünler üzerindeki fotosentez yaprakları tarafından çiçeklenen sürgüne yüksek bir karbonhidrat içeriği sağlamasından kaynaklandığı belirtilmiştir. Bununla birlikte gölgelenmiş (ve daha yaşlı) yaprakların fotosentez oranının azaldığı, bunun sonucu olarak en altta bükülen sürgünlerin özellikle düşük tabii ışık yoğunluklarında karbon artışına yardım edemedikleri bildirilmiştir. Şubat ayında Rosa hybrida “Frisco” gül çeşidinde bükülen sürgünlerin yaprak kütlesinin altında, ortasında ve üzerinde fotosentetik foton flux yağunluğu (photosynthetic photon flux density=PPFD) ölçülmüştür. Bükülen sürgünlerin yaprak alan indeksi (Leaf Area Index=LAI) aynı zamanda kaydedilmiş ve bükülen sürgünlerin yaprak alan indeksinin yaprak tabakasının ortasında 1.5-2 iken, bükülen sürgünlerin altında 4-5 olduğu tespit edilmiştir. Fotosentez oranı bükülen sürgünlerin yaprak seviyesinin altındaki ve üstündeki yapraklar için farklı ışık yoğunluklarında ölçülmüştür. Büküm tabakasının altındaki doymuş fotosentez oranının azaldığı, bükülen sürgünlerin üstündeki yapraklar için ise % 15’lik bir CO2 değişiminin ölçüldüğü saptanmıştır. Gece solunum oranının azaldığı ve ışık kompensasyon noktasının büküm tabakasının altındaki yapraklarda arttığı belirlenmiştir. Sınırlanmış ışık şartlarında daha alt tabakadaki ışık yoğunluğu ışık kompensasyon noktasının altına düşebilir, bu nedenle daha aşağıdaki yaprak tabakasının karbon dengesi olumsuz olabilir. Daha aşağıdaki büküm tabakasının bükülen sürgünlerin toplam karbon artışına yardımının olumsuz olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle onun yaprak alan indeksini sınırlamak daha iyi olabilirdi. Araştırma sonuçlarına dayanarak bükülen sürgünler üzerindeki fotosentez yapraklarının miktarını optimize etmek için, bükülen gül sürgünlerinde yaprak alan indeksinin 1-3.5 arasında tavsiye edildiği belirtilmiştir.
Ryan ve Erwin (2001), Rosa x hybrida L.’nin çiçek kalitesine taç şeklinin etkilerini belirlemek amacıyla yaptıkları bir araştırmada; iki farklı üretim sistemi kullanılarak yetiştirilen kesme güllerin hasat sonrası ömrü ve kalitesindeki farklılıkları belirlenmiştir. Kardinal gül çeşidi sürgün bükme ve geleneksel olarak dikey terbiye edilen sistemde hydroponic bir solüsyonla sulanan kayayünü ortamında yetiştirilmiş, çiçekler 16 Haziran 2000’den 7 Eylül 2000 tarihine kadar iki haftalık periyotlarla hasat edilmiştir. Bütün hasat tarihlerinde sap uzunluklarının geleneksel sistemde 44.5- 54.5 cm arasında, bükülen sürgünlerde ise 68.1-82.1 cm arasında değiştiği saptanmıştır. Çiçek büyüklüğünün bükülen sürgünlerde azaldığı, fakat geleneksel dikey sistemde Hazirandan Eylüle kadar azalmadığı belirlenmiştir. Bununla birlikte bütün hasatlarda çiçek çapının bükülen sürgünler üzerinden hasat edilen sürgünler üzerinde, geleneksel sistemde yetiştirilen bitkilerdeki sürgünler üzerindekilerden % 14 daha büyük olduğu, taç yönetim sistemi ve hasat tarihlerinin vazo ömrüne etkisinin olmadığı, çiçeklerin vazo ömürlerinin ise 9-13 gün arasında değiştiği tespit edilmiştir.
Tjosvold (2001.), tarla toprağında yetiştirilen ticari sera güllerinin verim ve kalitesi üzerine sürgün bükme uygulamasının etkilerini araştırmıştır. Araştırıcı, gül üreticilerinin umumiyetle eski geleneksel dikimleri tamamen kaldırarak, üretimi bükmenin kullanıldığı bir terbiye sistemi ve containerlerde topraksız kültüre dönüştürmek için sera boşluklarını kullanmanın çok büyük faydaları olduğunun farkına vardıklarını, fakat bu sisteme dönüştürme işleminin pahalı ve bazı çevresel etkilere sahip olduğunu bildirmektedir. Bu amaçla araştırmada toprakta yetiştirilmiş ve geleneksel terbiye edilmiş 8 yaşındaki ticari sera gülleri başarılı bir şekilde bükme sistemine dönüştürülmüştür. Beş gül çeşidinin bulunduğu seradaki bitkilere hem bükme hem de geleneksel terbiye sistemi uygulanmış, her iki sisteminde de verim ve kalite bir yıl süreyle gözlenmiştir. Sonuç olarak; bükme uygulamasıyla üretimin 4 çeşitte % 2-22 oranında, taze ağırlığın ise % 2.8-10.2 oranında arttığı, bir çeşitte üretimin % 13 oranında, taze ağırlığın ise % 8.8 oranında azaldığı saptanmıştır. Bükme uygulaması ile sap uzunluğunun 3 çeşitte % 1.3-3.9 oranında arttığı, iki çeşitte ise % 0.7-0.8 oranında azaldığı belirlenmiştir. Sonuçta; önemli çeşitlerin verim ve kalitesi üzerine sadece bükmenin olumlu bir etkiye sahip olduğu belirtilmiştir.
http://meyve-tarimi.blogspot.com/2010/04/kesme-gul-yetistiriciliginde-topraksiz.html
Ülkemizde gerçekleştirilen pek çok araştırmada; başlangıç maliyetinin daha az olması, sistemin daha kolay çalıştırılabilmesi ve kullanılan ortamın kök bölgesinde tampon görevi yapması sonucu yapılacak hatalara karşı daha fazla toleranslı olması nedeniyle, üretici bazında kullanım olanağı daha fazla olacağı düşünülen ortam kültüründe çeşitli ortamların tek başına veya karışım olarak kullanıldığı çalışmalar yürütülmüştür (Baş, 1991; Gül, 1991; Özgür, 1991; Abak ve ark., 1994; Çelikel, 1994; Varış ve Özüyaman, 1994; Paksoy, 1995; Şirin, 1995).
Ortam kültüründe kullanılan materyaller torf, talaş, ağaç kabuğu, çeltik kavuzu, yer fıstığı kabuğu gibi organik; çakıl, kum, kil, perlit, vermikulit, kaya yünü, volkan tüfü (pomza taşı), cam yünü, plastik köpük ve curuf gibi inorganik olabilir (Vendock, 1991;.Sevgican, 1999).
Carletti ve ark., (1992) tarafından Carambole gül çeşidi çam kabuğu, perlit ve kayayünü ortamlarında yetiştirilmiş, verim ve kalite açısından ortamlar arasında bir farklılık olmadığı saptanmıştır.
Kayayününde yetiştirilen Mercedes gül çeşidi 90-180-220-300 ppm N dozlarında beslenmiş, 180 ppm N dozunun en yüksek verimi vermesine karşın 300 ppm N dozuyla istatistiki anlamda bir farklılık oluşturmadığı belirlenmiştir (Hazan ve ark., 1994).
Urban ve ark. (1994) tarafından Sonia gül çeşidi kayayününde yetiştirilmiş, EC değerleriyle iklim değerlerinin su tüketimi üzerine etkisi belirlenmiştir. Sonuç olarak; su tüketiminde iklim koşullarının daha etkili olduğu saptanmıştır.
Kömür külüyle, ağaç kabuğu sırasıyla 3:1, 2:1, 1:1 oranlarında karıştırıldıktan sonra, 1:1 oranında karıştırılmış torf ve toprakla 1:1:1 oranında tekrar hazırlanıp karıştırılmıştır. Kontrol grubu olarak da 1:1:1 oranlarında toprak, kum ve torf karışımı hazırlanmıştır. Her bir ortamla doldurulmuş 19 litre hacimli saksılarda güllerden 1 yılda yetiştirme süresince 4 hasat alınmıştır. Kül ve ağaç kabuğu karışımlarının üçüncü ve dördüncü hasat döneminde kontrol ortamından daha iyi sonuç verdiği, bu ortamlarda borun arttığı, Mn ve Cu’ nun ise düştüğü belirtilmiştir. Yine bu ortamlarda bitkinin su ve gübre ihtiyacının daha fazla olduğu saptanmıştır. Adı geçen ortamların serada kesme gül yetiştiriciliğinde potansiyel ortam değerleri olarak ortaya çıktığı bildirilmiştir (Butler ve Bearce, 1995).
Gülde ortam kültürü 3, 10, 12, 30, litrelik saksılarda yürütülmüş, sonuçta; en yüksek kesme çiçek sayısı ve ağırlığınının 10 ve 30 litrelik hacimli saksılardan elde edildiği saptanmıştır (Bilindemon, 1998).
Cadahia ve ark. (1998) tarafından kum kültüründe 4 farklı gül çeşidinin bitki besin maddesi alımındaki farklılıkları ortaya koymak amacıyla yapılan çalışmada; çeşitlerin beslenme açısından farklı reaksiyonlar gösterdiği saptanmıştır. Çeşitlerin aynı besin solüsyonuyla beslendiği halde farklı oranlarda besin maddesi kaldırdığı tespit edilmiştir.
Lieth ve Kim (1999), kesme çiçek gül yetiştiriciliğinde optimum stratejileri belirlemek amacıyla yaptıkları bir araştırmada, geleneksel yetiştiricilik, bükme ve yetiştirme ortamlarını karşılaştırmıştır.
Kardinal ve Fire&Ice Gül Çeşitlerinden Gir Görünüm (orijinal) (Lieth, 1999)
Bükme metodu ile yetiştirilen bitkilerin geleneksel (bükülmeden, dikey terbiye edilen) metodla yetiştirilen bitkilerden daha uzun sap oluşturdukları, Kardinal gül çeşidinde cocopeat üzerinde bükme yapılarak yetiştirilen bitkilerde ortalama çiçek sapı uzunluğunun 64.9 cm ve m2’deki sürgün sayısının 284 adet, cocopeat üzerinde bükme yapılmadan yetiştirilen bitkilerde ise ortalama çiçek sapı uzunluğunun 56.1 cm, m2’deki sürgün sayısının ise 320 adet olduğu saptanmıştır. Fire&Ice çeşidinde cocopet üzerinde bükme yapılarak yetiştirilen bitkilerde ortalama sap uzunluğunun 76.1 cm, m2’deki sürgün sayısının 292 adet, cocopeat üzerinde bükme yapılmadan yetiştirilen bitkilerde ortalama çiçek sapı uzunluğu 56.1 cm ve m2’deki sürgün sayısının ise 537 adet olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak bükme işlemi ile daha kaliteli çiçeklerin elde edildiği, bükme yapılmayan bitkilerde ise verimliliğin daha fazla olduğu belirlenmiştir.
Maloupa ve ark., (1999), serada perlit-zeolit karışımları üzerinde yetiştirilen Madelon güllerinin verim ve kalitesini belirlemek amacıyla yaptığı bir araştırmada; 100:0, 25:75, 50:50 ve 75:25 oranlarında zeolit ve perlit içeren ortamlar kullanılmış, sonuçta; 25:75 oranındaki zeolit:perlit ortamının daha fazla sayıda çiçek ve çiçek sapı uzunluğu (>70 cm ve 50-60 cm) oluşturduğu saptanmıştır.
Okhawa ve ark., (1999), kesme gül yetiştiriciliğinde yetiştirme tekniklerinden bükme uygulamasının etkilerini belilemek amacıyla yaptıkları bir çalışmada; dip sürgünleri gelişmelerinin başlangıcında kıvırarak bükmüşler ve büküm yerinin altından büyüyen kalın sürgünleri ise kesme çiçek olarak hasat etmişlerdir. Bu sürgünler geleneksel metoda göre pinç alma yerine kesildiği için gül saplarının böylelikle daha kalın, daha uzun ve daha kaliteli olduğu belirlenmiştir. Bükme metodunun kullanılmasıyla bir bitkiden daha az sayıda gül kesilmesine rağmen birim alana düşen çiçek sayısının dikim sıklığının artırılmasıyla artırılabileceği, bükme metodu ile geleneksel metotlar karşılaştırıldığında, bükme uygulaması ile kesme gül yetiştiriciliği ve hasadının daha kolay olduğu belirtilmiştir.
Sarkka ve Rita (1999), Mercedes ve Frisco gül çeşitlerinde bükme uygulaması ve budamanın verim ve kalite üzerine etkilerini araştırmıştır. Dört haftalık bir dinlenme periyodundan sonra 1.5 yaşındaki Mercedes ve Frisco gül çeşitlerinde sürgünlerin bir kısmı budanmış, bir kısmı da aşağıya yatay bir şekilde bükülmüştür. Hasatta flaştaki kör sürgünlerin bir kısmı bükülmüş bir kısmı da kesilmiştir. Araştırmada beş flaş incelenmiş, birinci ve ikinci flaş (1 Şubat-20 Nisan) süresince ilave ışık verilmiştir. Sonuçta; birinci flaşta her iki çeşidin verimlerinin daha yüksek olduğu, kör sürgün oranının kışın bükme uygulanan bitkilerde budama yapılan bitkilerden daha düşük olduğu, toplam gelişen sürgün sayısının ise yetiştirme tekniğiyle az etkilendiği saptanmıştır. Bükme veya kör sürgünlerin kesilmesinin Mercedes çeşidinde verimi artırırken Frisco çeşidinde verimi artırmadığı, bükme ile çiçekli sürgünlerin yüksekliğinin, bazı flaşlarda ise ticari verim kalitesinin arttığı belirlenmiştir. Mercedes çeşidinde budama ile sadece birinci flaştaki ilk çiçeklenmede kışın bükülen bitkilerden daha fazla verim alındığı, yetiştirme metodunun ise her iki çeşidin vazo ömrünü etkilemediği saptanmıştır. Zorlamanın başlangıcında kışın bükülen sürgünlerin faydalı olduğu, uzun saplı sürgünler arzu edildiğinde Mercedes gibi daha zayıf gelişen çeşitler için hasatta kör sürgünlerin bükülmesinin faydalı olacağı belirtilmiştir.
Ortam kültürü ya kullanılan ortamların ya da ortamların konulduğu yerlerin adıyla anılır. Örneğin; kum kültürü, çakıl kültürü, kaya yünü kültürü, torf kültürü veya yatak kültürü, paket kültürü, torba kültürü ve saksı kültürü şeklinde isimlendirilir. Genelde ortam kültüründe sistemlerin kurulması ve çalıştırılması daha kolaydır. Besin eriyiği açık sistem şeklinde verildiği için ve drene olan besin solüsyonu atıldığından dolayı konsantrasyon ve besin dengeleri her uygulamada aynıdır (Sevgican, 1999).
Akat (2001), örtüaltı gül yetiştiriciliğinde farklı yetiştirme ortamlarının gelişme ve çiçek verimi üzerine ektilerini araştırmıştır. Araştırmada; Smart gül çeşidi ve yetiştirme ortamı olarak da 4 ortam (çam kabuğu, pomza (0-7 mm), 1:1 torf+perlit ve 1:1:1: oranlarında torf+perlit karışımı+pomza+çam kabuğu=karışım) kullanılmıştır. Vegetatif dönemde karışım ve torf+perlit ortamında yetişen bitkilerin daha erken gelişerek, bükme işlemine geldiği saptanmıştır. Çiçek sapı uzunlukları 29.5-52.0 cm arasında değişim göstermiş, çiçek verimi bakımından ise ortamlar arasında % 5’e göre farklılık saptanmıştır. Maksimum toplam çiçek verimi 9.13 adet/bitki ile torf+perlit ortamından elde edilmiş, bunu karışım ortamı 8.40 adet/bitki ile izlemiştir. Sonuç olarak; tüm ortamların karışımı ve torf+perlit karışım ortamlarının ilk gelişim döneminden itibaren bitki gelişimi, kalite kriterleri ve verim bakımından diğer ortamlardan daha iyi sonuç verdikleri belirlenmiştir.
Hoog ve ark (2001), güllerin verim ve kalitesi üzerine bitki sıklığı, bükme ve hasat metotlarının etkilerini araştırmıştır. Araştırıcılar, Hollanda’daki modern gül üreticilerinin gittikçe artan bir oranda yüksek sistemleri kullanmaya başladıklarını, bu sistemde bitkilerin toprak seviyesinin üzerinde suni kök ortamlarında yetiştirildiklerini bildirmişlerdir. Bükülen dallar için boş alan yaratıldığı ve çalışma şartlarının iyileştirildiği belirtilmiştir. Bu sistemin kullanılmasıyla yetiştiricilerin alışık oldukları bitki şeklinin dışında yeni bir şekil oluştuğu, hasadın bitkinin sap dibine yakın veya çok yakın yapıldığında gülün tacının oldukça küçük kaldığı bildirilmiştir. Hollanda’da kullanılan yetiştirme sistemlerinde dalların düzenli olarak büküldüğü, bükmenin ise bitkinin ışıktan faydalanmasını artırdığı bildirilmiştir. Daha fazla ve düzenli bükülen dalların çeşitlere göre farklılık göstermesine rağmen daha az sayıda verim verdiği fakat güllerin ortalama sap ağırlıklarının ise daha yüksek olduğu saptanmıştır. Verimin (kg/m2) çeşitlere göre farklılık gösterdiği, bükmenin etkisinin ise sadece Frisco çeşidinde gözlendiği, Yaprak Alan Indeksinin (Leaf Area Index=LAI) bitki başına ve sezona göre farklılık gösterdiği ve her zaman bükmeyle etkilenmediği tespit edilmiştir. Bükülen dallar üzerindeki yaprakların daha yüksek bir fotosentetik fotosistem 2 etkisi gösterdiği, (fotosistem 2 olmazsa bitkiler gıda üretemez) bükülen saplar üzerindeki yaprakların hasat edilebilir dik saplar üzerindeki yaprakların sıcaklığından yaklaşık 1oC daha düşük olduğu saptanmıştır.
Lieth ve Kim (2001) tarafından yapılan bir araştırmada; , Rosa hybrida “Kardinal” ve “Fire&Ice” gül çeşitlerinin kesme çiçek verimleri tansiyometreye dayalı bir sulama sistemi ile sulanan cocopeat ve geleneksel UC karışım ortamları ile bükme ve geleneksel taç sistemleri arasında karşılaştırılmıştır. Verimlilik ve kaliteyi belirlemek amavıyla Eylül 1997’den Ağustos 1999’a kadar bütün hasat edilebilir çiçekli sürgünlerin sayısı ve uzunluğu ölçülmüş, sürgün bükmenin her iki çeşitte de hasat edilebilir sürgün sayısını azalttığı, ortalama çiçek sapı uzunluğu ve kuru madde oranını ise artırdığı saptanmıştır. Cocopeat’te yetiştirilen Fire&Ice bitkileri UC karışımında yetiştirilen bitkilerden daha fazla sayıda hasat edilebilir çiçekli sürgün verirken, Kardinal çeşidinde ise her iki uygulama arasında hasat edilebilir sürgün sayısında herhangi bir farklılık göstermediği belirlenmiştir. Her iki çeşidin cocopeat ve UC karışım ortamlarında sap uzunluğu ve kuru madde oranı bakımından farklılık göstermediği belirlenmiştir. Yapılan ekonomik değer analizinde Fire&Ice çeşidinde sürgün bükmeyle oluşan sap uzunluklarındaki artışın birim alandaki sürgün sayısındaki azalmadan dolayı meydana gelen ekonomik kaybı dengelemediği, Kardinal çeşidinde ise bükülen ve bükülmeyen sürgünler arasında ekonomik açıdan önemli bir farklılık olmadığı saptanmıştır. Bir çok gül üreticisi tarafından yaygın olarak kullanılan bükme tekniği ve cocopeat ortamı kombinasyonunun diğer uygulama kombinasyonları üzerinde ekonomik açıdan önemli iyileştirmeler meydana getirmediği, bununla birlikte kısa saplı güllerin arzu edilmediği pazarlarda ekstra ve uzun saplı güllerin önemli bir değer kazandığı ve böylece bükme ile daha yüksek bir kazanç elde edilebileceği belirtilmiştir.
Maloupa ve ark. (2001), iki gül çeşidinin verim ve kalitesini belirlemek amacıyla yaptıkları bir araştırmada; cocopeat, perlit-cocopeat (3:1) ve perlit-zeolit (3:1) ortamları üzerinde Bianca ve First Red gül çeşitlerini yetiştirmiştir. Sonuçta; kullanılan üç yetiştirme ortamı ve iki çeşidi arasında farklılıklar saptandığı, First Red çeşidinin cocopeat ve cocopeat-perlit karışımı üzerinde daha iyi çiçek kalitesi verirken, Bianca çeşidinin perlit-cocopeat ve perlit-zeolit ortamları üzerinde daha verimli olduğu saptanmıştır. Farklı ortamlar üzerinde yetiştirilen bitkiler arasında ise fizyolojik parametrelerde önemli farklılıklar bulunmadığı belirtilmiştir.
Pien ve ark., (2001), bükülen gül sürgünlerinde yaprak alan indeksinin optimizasyonunu araştırmıştır. Kesme gül yetiştiriciliğinde bükme tekniğinin çiçeklenen gül sürgünlerinin verim ve kalitesini artırdığından dolayı bu uygulamanın büyük bir başarı sağladığı, bu başarının genellikle bükülen sürgünler üzerindeki fotosentez yaprakları tarafından çiçeklenen sürgüne yüksek bir karbonhidrat içeriği sağlamasından kaynaklandığı belirtilmiştir. Bununla birlikte gölgelenmiş (ve daha yaşlı) yaprakların fotosentez oranının azaldığı, bunun sonucu olarak en altta bükülen sürgünlerin özellikle düşük tabii ışık yoğunluklarında karbon artışına yardım edemedikleri bildirilmiştir. Şubat ayında Rosa hybrida “Frisco” gül çeşidinde bükülen sürgünlerin yaprak kütlesinin altında, ortasında ve üzerinde fotosentetik foton flux yağunluğu (photosynthetic photon flux density=PPFD) ölçülmüştür. Bükülen sürgünlerin yaprak alan indeksi (Leaf Area Index=LAI) aynı zamanda kaydedilmiş ve bükülen sürgünlerin yaprak alan indeksinin yaprak tabakasının ortasında 1.5-2 iken, bükülen sürgünlerin altında 4-5 olduğu tespit edilmiştir. Fotosentez oranı bükülen sürgünlerin yaprak seviyesinin altındaki ve üstündeki yapraklar için farklı ışık yoğunluklarında ölçülmüştür. Büküm tabakasının altındaki doymuş fotosentez oranının azaldığı, bükülen sürgünlerin üstündeki yapraklar için ise % 15’lik bir CO2 değişiminin ölçüldüğü saptanmıştır. Gece solunum oranının azaldığı ve ışık kompensasyon noktasının büküm tabakasının altındaki yapraklarda arttığı belirlenmiştir. Sınırlanmış ışık şartlarında daha alt tabakadaki ışık yoğunluğu ışık kompensasyon noktasının altına düşebilir, bu nedenle daha aşağıdaki yaprak tabakasının karbon dengesi olumsuz olabilir. Daha aşağıdaki büküm tabakasının bükülen sürgünlerin toplam karbon artışına yardımının olumsuz olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle onun yaprak alan indeksini sınırlamak daha iyi olabilirdi. Araştırma sonuçlarına dayanarak bükülen sürgünler üzerindeki fotosentez yapraklarının miktarını optimize etmek için, bükülen gül sürgünlerinde yaprak alan indeksinin 1-3.5 arasında tavsiye edildiği belirtilmiştir.
Ryan ve Erwin (2001), Rosa x hybrida L.’nin çiçek kalitesine taç şeklinin etkilerini belirlemek amacıyla yaptıkları bir araştırmada; iki farklı üretim sistemi kullanılarak yetiştirilen kesme güllerin hasat sonrası ömrü ve kalitesindeki farklılıkları belirlenmiştir. Kardinal gül çeşidi sürgün bükme ve geleneksel olarak dikey terbiye edilen sistemde hydroponic bir solüsyonla sulanan kayayünü ortamında yetiştirilmiş, çiçekler 16 Haziran 2000’den 7 Eylül 2000 tarihine kadar iki haftalık periyotlarla hasat edilmiştir. Bütün hasat tarihlerinde sap uzunluklarının geleneksel sistemde 44.5- 54.5 cm arasında, bükülen sürgünlerde ise 68.1-82.1 cm arasında değiştiği saptanmıştır. Çiçek büyüklüğünün bükülen sürgünlerde azaldığı, fakat geleneksel dikey sistemde Hazirandan Eylüle kadar azalmadığı belirlenmiştir. Bununla birlikte bütün hasatlarda çiçek çapının bükülen sürgünler üzerinden hasat edilen sürgünler üzerinde, geleneksel sistemde yetiştirilen bitkilerdeki sürgünler üzerindekilerden % 14 daha büyük olduğu, taç yönetim sistemi ve hasat tarihlerinin vazo ömrüne etkisinin olmadığı, çiçeklerin vazo ömürlerinin ise 9-13 gün arasında değiştiği tespit edilmiştir.
Tjosvold (2001.), tarla toprağında yetiştirilen ticari sera güllerinin verim ve kalitesi üzerine sürgün bükme uygulamasının etkilerini araştırmıştır. Araştırıcı, gül üreticilerinin umumiyetle eski geleneksel dikimleri tamamen kaldırarak, üretimi bükmenin kullanıldığı bir terbiye sistemi ve containerlerde topraksız kültüre dönüştürmek için sera boşluklarını kullanmanın çok büyük faydaları olduğunun farkına vardıklarını, fakat bu sisteme dönüştürme işleminin pahalı ve bazı çevresel etkilere sahip olduğunu bildirmektedir. Bu amaçla araştırmada toprakta yetiştirilmiş ve geleneksel terbiye edilmiş 8 yaşındaki ticari sera gülleri başarılı bir şekilde bükme sistemine dönüştürülmüştür. Beş gül çeşidinin bulunduğu seradaki bitkilere hem bükme hem de geleneksel terbiye sistemi uygulanmış, her iki sisteminde de verim ve kalite bir yıl süreyle gözlenmiştir. Sonuç olarak; bükme uygulamasıyla üretimin 4 çeşitte % 2-22 oranında, taze ağırlığın ise % 2.8-10.2 oranında arttığı, bir çeşitte üretimin % 13 oranında, taze ağırlığın ise % 8.8 oranında azaldığı saptanmıştır. Bükme uygulaması ile sap uzunluğunun 3 çeşitte % 1.3-3.9 oranında arttığı, iki çeşitte ise % 0.7-0.8 oranında azaldığı belirlenmiştir. Sonuçta; önemli çeşitlerin verim ve kalitesi üzerine sadece bükmenin olumlu bir etkiye sahip olduğu belirtilmiştir.
http://meyve-tarimi.blogspot.com/2010/04/kesme-gul-yetistiriciliginde-topraksiz.html